Mayısın 24’üne “Dünya Şizofreni Günü” olarak ayrı bir anlam yüklenmiştir. Şizofreni bir psikiyatrik hastalık olup Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya genelinde 21 milyon kişiyi etkilemektedir. Dünya Şizofreni Günü’nün amacı bu hastalığa karşı farkındalığı artırmak, özelinde şizofreni, genelinde tüm psikiyatrik hastalıklar ile ilgili mitler (efsaneler) ve batıl inançlar ile mücadele etmek, insanlara doğru bilgileri ulaştırmaktır. Gün kapsamında hastanemiz Toplum Ruh Sağlığı Merkezi tarafından kurulan stantla şizofreni ve Toplum Ruh Sağlığı Merkezimizin faaliyetleri hakkında bilgilendirmeler yapılmıştır.
Şizofreni, bireyin duygu, düşünce, duyum, davranış ve bilişsel işlevlerini etkileyen bir beyin hastalığıdır. Şizofreni belirtileri üç alanda sınıflandırılabilir: Birincisi pozitif belirtiler olarak adlandırılan halüsinasyonlar, hezeyanlar ve konuşmada dağınıklık, ikincisi negatif belirtiler olarak adlandırılan konuşma azlığı, içe kapanma, donuk yüz ifadesi ve etkinliklere yönelik motivasyon azlığı, üçüncüsü ise bilişsel belirtiler olarak adlandırılan dikkat ve bellek gibi beceri alanlarında bozulmalardır. Şizofreni hastalığı olan bir bireydeki belirtiler her üç alanda da olabileceği gibi ağırlıklı olarak bir alanda daha yoğun belirtiler görülebilir.
Şizofreni, sıklıkla 20’li yaşlarda başlar, cinsiyet, ırk, din, milliyet ya da ülke ayrımı yapmaz. Genel olarak dünyanın hemen her yerinde toplumda yaklaşık %1 sıklığında görülür. Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber kalıtsal ve çevresel faktörlerin etkili olduğu bilinmektedir. Şizofreni hastalığı olan bireylerin beyin hücreleri arasında iletişimi sağlayan bazı maddelerin miktarı, yapısı ya da işlevindeki düzensizlikler yukarıda bahsedilen belirtilere neden olmaktadır.
Şizofreni hastalığının tedavisinde ilaçlar, bireysel ve grup psikoterapileri, ruhsal eğitimler, çeşitli rehabilitasyon programları ve aile müdahaleleri hastanın ihtiyacına göre planlanmakta ve kullanılmaktadır. Ancak şizofreni hastalığı olan birey ve ailesinin tüm bu tedavilerin ötesinde anlaşılmaya, toplum içinde diğer bireyler kadar yer almaya ve kabul görmeye ihtiyacı vardır. Bunun önündeki en büyük engel ise damgalanma (stigmatizasyon) dır.
Damgalanma, bir kişinin ya da grubun, ruhsal hastalık, etnik köken, ilaç kötüye kullanımı veya fiziksel yetersizlik gibi özelliklerine dayanarak kusurlu veya gözden düşmüş olarak olumsuz değerlendirilmesidir. Günün anlamı gereği şizofreni üzerinden gidecek olursak damgalanma nedeni ile şizofreni hastalığı olan birey toplumdan farklı algılanır ve bu farklılığa birçok olumsuz anlam atfedilir. Damgalanma birçok insan, grup ya da toplum üzerinde etkisini gösterse de uzun yıllardan beri en çok damgalanan bireyler psikiyatrik hastalığı olan bireyler ola gelmiş, onlar arasında da şizofreni hastalığı olan bireyler maalesef ön sıralarda yer almıştır. Damgalanma şizofreni hastalarının hem psikiyatrik hem genel tıbbi tedavilerinin, iş bulmalarının, evlenmelerinin, sosyal destek çevresi oluşturmalarının, hem de eğitimlerinin önünde bir engel olarak durmaktadır.
Damgalanmayı yıkmaya önce kendi zihnimizde, sonra dilimizde ve davranışlarımızda değişim ile başlamalı, sonra da toplumu oluşturan diğer bireylerde bu değişimi ateşlemeye çalışarak devam etmeliyiz. Bunun için de öncelikle şizofreni ile ilgili mitleri ve gerçekleri duymalı, duyurmalıyız. Peki bu mitlerin başlıcaları ve gerçekler nelerdir?
1 -Şizofren hastalığı olan bireyler her zaman tehlikelidir. YANLIŞ
Şizofreni hastalığı olan bireyin her zaman tehlikeli olacağı düşüncesi bir ön yargıdır. Şizofreni hastalığı olan bireyler tedavi altında iken toplumun diğer bireylerinden daha tehlikeli değildirler. Hastalığın alevlendiği dönemde hezeyanlar ve halüsinasyonların etkisi ile etrafa zarar verici davranış riski küçük bir miktar artış gösterse de bu durumun da daha çok genç yaş ya da alkol-uyuşturucu madde kullanımı ile de ilişkili olabileceği bildirilmektedir. Birçok çocuğun ve insanın ölümüne neden olan savaşlar, kazalar, terör saldırıları ve ihmallerin ise şizofreni hastalığı olmayan bireylerin elinden çıktığı da unutulmamalıdır.
2- Şizofreni kişiliğin bölünmesidir, şizofreni hastalığı olan bireyler farklı zamanlarda farklı kişiliğe bürünürler. YANLIŞ
Şizofreni hastalığı olan bireylerin de toplumun diğer bireyleri gibi elbette bir kişiliği ve bu kişiliğe ait farklı özellikleri vardır. Kişilik özellikleri yaşam boyu belirgin değişiklik gösterme eğiliminde değildir. Bir bireyde dönem dönem farklı kişilik örüntülerinin gözlenmesi şizofrenide görülen bir durum değildir.
3- Şizofreni tedavisi olmayan bir hastalıktır. YANLIŞ
Şizofreni ile ilgili ilk ilaç 1950’lerde bulunmuş olup günümüzde şizofreni tedavisinde birçok farklı ilaç seçeneği mevcuttur. Elbette ki diğer tıbbi hastalıklarda da olduğu gibi her hastanın tedaviye yanıtı farklı ve kendine özgüdür. Hastaların büyük çoğunluğu tedaviden yarar görür.
4- Şizofreni hastalığı olan bireyler yaşamları boyunca çalışamaz. YANLIŞ
Şizofrenisi olan bireylerin çoğunluğunun uygun iş imkânları sağladığında çalışabildiği, hatta çalışmanın hastalıkla mücadelede olumlu etki yarattığı bilinmektedir. Damgalanma şizofreni hastalığı olan bireylerin iş bulması ve işe alınmasındaki en büyük engellerden biridir. Maalesef toplumda sadece şizofreni hastalığı olan bireyler ile ilgili değil fiziksel olarak engeli olan bireylerle ilgili de bu olumsuz önyargı vardır.
5- Şizofreni bulaşıcı bir hastalıktır. YANLIŞ
Şizofreninin genetik (kalıtsal) bir yönü vardır ancak sadece genetik yatkınlık hastalığın başlamasında yeterli değildir. Stres verici olayların (doğum travmaları, anne karnında bazı enfeksiyonlara maruz kalma, göç, çocukluk çağındaki zorluklar, olumsuz yaşam olayları) ve genetik yatkınlığın birlikte etkili olduğu bir hastalıktır. Bulaşıcılık ancak virüs, parazit ya da bakterilerin neden olduğu enfeksiyon hastalıklarında söz konusu olan bir durumdur, şizofreni ise bulaşıcı değildir.
İnsan, sosyal bir varlık olarak ancak ait olduğu toplumun içinde, kabul görerek, anlaşıldığını düşünerek, sevildiğini ve sayıldığını hissederek, toplumun diğer bireyleri ile iletişim halinde olarak, sözü dinlenerek ve konuşarak, dostluk kurarak tam anlamıyla var olabilir. Toplumda belki de en çok damgalanmaya maruz kalan bireylerden olan şizofreni hastaları, yukarıda belli başlılarından bahsettiğimiz mitlerin getirdiği damgalanma nedeniyle aileleri ile birlikte toplumun sunduğu ve insan doğası için son derece gerekli olan sosyal destek sisteminden mahrum kalmaktadırlar. Bu mahrumiyet onları ve ailelerini yalnızlaştırmakta, ruhsal ve fiziksel iyi oluş hallerini olumsuz etkilemekte, iş bulmalarının ve hayatlarını idame ettirmelerinin önünde engel oluşturmaktadır.
Gelin 24 Mayıs’tan başlayarak şizofreni hastalığının öncelikle farkına varalım. Sonra onu doğru anlayalım. Ardından da mitleri yıkıp, doğruları yayalım.